Yükseköğretim araştırmaları için bir kaynak kitap olarak hazırlanan bu derleme Ulrich Teichler, Gerard Delanty, Ronald Barnett, Michael Peters, Bob Jessop, Philip Altbach, Randall Collins, Yasemin Kooij, Mete Kurtoğlu, Ellen Hazelkorn ve Henry Giroux’un çeşitli metinlerinden oluşuyor. Kitabın sunuş metni için: Notabene Yayınları ve Academia.edu

Yükseköğretim araştırmalarının gelişimine odaklanan ilk bölümün ilk makalesinde Mete Kurtoğlu; alanın dünyada ve Türkiye’deki gelişimini, kapsamını ve aktörlerini incelerken; sosyal bilimler ile daha güçlü bağlara sahip bir yükseköğretim araştırmaları için eleştirel yükseköğretim araştırmaları için bir çağrıda bulunuyor. Takip eden makalede ise, alanın öncü isimlerinden Ulrich Teichler; yükseköğretim araştırmalarının kitleselleşme, uluslararasılaşma, genç işsizliği, örgütsel değişim gibi farklı boyutlarını ele alırken yakın geçmiş yerine gelecek odaklı çalışmaların alanın gelişimi ve yükseköğretimin geleceği açısından önemini vurguluyor.
İkinci bölümün başında, Gerard Delanty üniversite ideası üzerine felsefi tartışmaların tarihini (Kant, Newman, Humboldt, Parsons, Touraine, Habermas vd. üzerinden) ustalıkla incelerken, küresel dönemde bilginin değişen değer ve işlevinin modern üniversite ideasına etkilerini ve yarattığı meşruiyet krizini ele alıyor. Bu metne bir yanıt olarak düşünebileceğimiz makalesinde Ronald Barnett, süper-karmaşıklık çağı olarak tanımladığı bu dönemde ‘bilginin sonu tezi’ karşında üniversite ideasını savunmanın yollarını arıyor. Bunu yaparken Delanty’nin meşruiyet krizine dair iddialarına karşı çıkarak, karmaşıklık çağında eleştirel bir eylem alanı olarak üniversiteyi bir belirsizlik epistemolojisi üzerinden tartışmaya açıyor. Takip eden makalede Michael A. Peters, Dasei ve Hayek’i temel alarak, beş önerme üzerinden bilginin ekonomik işlevi üzerine politik ekonomi yaklaşımların izini sürüyor ve bu yaklaşımların sınırlılıklarını tartışıyor. Üniversiteleri ekonomik büyümenin motoru olarak gören egemen yaklaşımların kuramsal arka planının eleştirel bir değerlendirmesi için önemli bir katkı sunuyor. Bölümün son metninde ise Bob Jessop, bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi söylemleri temelinde gelişen akademik kapitalizm ve girişimci üniversite tartışmalarını kapitalizmin 1970’lerdeki krizi sonucunda, yükseköğretim ve araştırma alanlarını dönüştürme girişimi olarak ele alıyor. Bununla birlikte; ticarileşme, finansallaşma ve ekonomikleşme üzerinden akademik kapitalizmin yükselişini, girişimci üniversiteyi ve akademik kapitalizmin çeşitlerini yeniden düşünmek üzere üç düşünce deneyi sunuyor.
Üçüncü bölüm, yine alanın önemli isimlerinden Philip G. Altbach’ın elit yükseköğretimden kitlesel yükseköğretime geçişin yükseköğretime erişimde fırsat eşitliği, yükseköğretimin finansmanı ve yönetimi, kurum çeşitliliğinin artışı, akademisyenliğin dönüşümü ve öğrenci kültürünün dönüşümüne dair boyutlarını ortaya koyduğu makalesi ile başlıyor. Bu makaleyi, ‘Credentials Society’ çalışması ile tanıdığımız Randall Collins’in yükseköğretim politikalarında karşılaşılan çoğu sorunun temelinde diploma enflasyonunun yattığını öne sürdüğü metni takip ediyor. Diploma enflasyonu öğrencileri yükseköğretimde oyalayan bir tür sosyal güvenlik politikası gibi görülebilir mi? Metin ayrıca diploma enflasyonunun sosyal bilimlere, entelektüel kaliteye ve akademisyenliğe etkilerini tartışıyor. Bölümün üçüncü makalesinde, INCHER-Kassel’de araştırmacı olarak çalışmış ve doktora çalışmasını Ulrich Teichler danışmanlığında Bologna Sürecinin Sosyal Boyutu üzerine tamamlamış olan Yasemin Kooij, yükseköğretime erişimde fırsat eşitliğinin kavramsal çerçevesini sunuyor ve Bologna süreci özelinde sosyal boyutun nasıl diğer politika önceliklerinin gölgesinde kaldığını tartışıyor. Sonraki metinde ise Ellen Hazelkorn, muhtemelen yükseköğretim politikalarının en popüler gündemi olan uluslararası sıralamaları sorguluyor: Bu sıralamalar nasıl ortaya çıktı ve metodolojik sorunlarına rağmen neden bu kadar ilgi gördüler? Metinde, world-class üniversiteleri ön plana çıkaran bu ölçüm sistemlerinin yarattığı rekabet sonucunda yükseköğretim kurumlarında benzeşmeye ve tek tipleşmeye yol açmasını eleştirirken ülkelerin önündeki tercihleri değerlendiriyor: dünya çapında az sayıda üniversiteye sahip olmak mı, dünya çapında bir sisteme sahip olmak mı? Bu bölümün son metninde ise Mete Kurtoğlu, kitleselleşmenin etkisiyle çeşitlenen kurum tiplerini işlevsel farklılaşma olarak ele alan kurumsal çeşitlilik literatürünün dünyada ve Türkiye’deki yansımalarını ele alırken bu literatürün dışarıda bıraktığı alternatif üniversite idealarını gündeme taşıyor.
Sonsöz olarak yer verdiğimiz makalede ise eleştirel pedagojinin öncü isimlerinden Henry Giroux, kitap boyunca ele alınan yükseköğretim politikalarına ilişkin konuları, bu kez demokratik bir toplumun var olması ve sürdürülebilmesi için bir eleştirel kamusal alan olarak üniversitelerin sorumlulukları üzerinden tartışıyor. ABD’deki otoriterleşme sürecini temel alan bu metin, ülkemizde ve dünyada “en başarılı yükseköğretim modeli” olarak görülen bu sistemin eleştirisini sunarken; tüm dünyada demokratik bir toplum için üniversitelerin rolünü ve geleceğini yeniden düşünmek için güçlü bir çağrıda bulunuyor.
“Neoliberalizm, Bilgi ve Üniversiteler: Eleştirel Yükseköğretim Araştırmalarına Giriş” üzerine bir yorum